Sql Servera bağlı kullanıcılar

SELECT
sessi.session_id ,
sessi.login_time ,
sessi.last_request_start_time ,
sessi.last_request_end_time ,
sessi.host_name ,
sessi.program_name ,
sessi.login_name ,
sessi.status ,
cnnct.last_read ,
cnnct.last_write ,
sessit.DbAdi ,
sessi.nt_domain ,
sessi.nt_user_name ,
cnnct.client_net_address ,
cnnct.local_net_address ,
sessit.Query ,
'Kill ' + CAST(sessi.session_id AS VARCHAR) KullaniciAt
FROM sys.dm_exec_sessions AS sessi
INNER JOIN sys.dm_exec_connections AS cnnct
ON cnnct.session_id = sessi.session_id
CROSS APPLY
( SELECT
DB_NAME( dbid ) AS DbAdi ,
COALESCE(
( SELECT
text AS [processing-instruction(definition)]
FROM sys.dm_exec_sql_text( cnnct.most_recent_sql_handle )
FOR XML PATH( '' ), TYPE) ,
'' ) AS Query
FROM sys.dm_exec_sql_text( cnnct.most_recent_sql_handle ) ) sessit
WHERE sessi.session_id <> @@SPID ;

Muhasebe Hesabı Bakiyesi ile Muhasebe Hesabı Extresi Tutarsızlığı

Muhasebe hesabında görünen bakiye ile ilgili hesabın extresinde görünen bakiye arasında tutarsızlık varsa LG_XXX_01_EMFLINE ve LG_XXX_XX_EMFICHE tablolarının BRANCH ( iş yeri) alanlarında tutarsızlık var mı kontrol et. Muhasebe hesabında getirilen toplamda branch alanı kontrol edilmiyor. Ancak extre raporunda branch alanı kontrol edilmektedir.

SELECT *FROM LG_XXX_XX_EMFLINE WHERE ACCFICHEREF NOT IN (SELECT LOGICALREF FROM LG_XXX_XX_EMFICHE) // scripti ile mahsup fiş satırlarında kaydı olupda mahsup fiş bilgisi olmayan kayıtları getirir.

SELECT *FROM LG_048_01_EMFICHE WHERE LOGICALREF NOT IN (SELECT ACCFICHEREF FROM LG_048_01_EMFLINE) //scripti ile mahsup fiş kaydı olupta fişin satır kaydı olmayanları getirir.

ilk script satırdan fişe ikinci script ise fişten satıra gitmektedir.

Kant Notları

Anlık:zihin

Anlak(Alm: Verstehen),Anlama Yetisi:  Usun teorik olanı için kullanılır.

Gerçek: Dış dünyadaki somut dünyadır.  Yani nesleler dünyasıdır.

Gerçeklik: Gerçek dünyanın zihinde ki karşılığıdır.

Realite:gerçekleşen gerçek. dış dünyada gerçekleşen , olan , var oluş.

Verite(ing: truth): olması gereken gerçek. Dış dünyada varolan şeylerin zihnimiz onlara dair var olan kavramlarla mutabık olmasıdır.  

Bu ayrım dış dünya işle zihin arasında bir ilişki kurulduğunda ortaya çıkmaktadır.

Dış dünyayla zihnimiz arasında  ki uygunluğun upuygunluk mu (mutabakat mı ) ‘ ki buna hakikat denir. Yani hakikat dış dünyada ki nesnelerle zihnimdeki kavramların bir birine mutabık olması’  

Transandantal Eleştiri: usun kendi kendini eleştirisidir. Transandantal, bilginin nesneleriyle değil bilginin kendisiyle ilgilenen bilgidir. Bu yüzden transandantal felsefe kavramlarla ilgilenir.

Bu şey nedir ? sorusunun cevabı tikellerle ilgili olursa , parmağımla gösterdiğim nesne üzerinden olursa buna fikir denir. Eğer tümeller üzerinden bu nedire cevap verilirse us, akıl denir.

Poesis: Bir mimarın yaptığı ev poesistir. yapılan ev mimardan hariç ve mimarın eyleminden ayrıdır. Yapma denilebilir. Arapça sanat kelimesi de yapma manasına gelir. Sanatçıda yapan kişidir.  

Praxis: Mimar yürüyor. Yürümek mimardan ayrılamaz. Etme, eyleme denilebilir.  Arapçada praxisi ifade eden iki fiil vardır. Bunlardan birisi ameldir diğeri fiildir. Burada ki ayrım bilinçli mi , bilinçsiz mi olduğu hususundadır. Amelde bir gayri iradi yani bilinçsiz hareket, davranış vardır. Geminin hareket etmesi, makinaların hareket etmesi gibi .Bu hareketler iradi değil zorunludur. Bundan dolayı Allaha amel isnat edilmez. Eğer hareket bilinçli ise fiil olarak kabul edilir. Allahın eylemleri amel değil fiildir.

Duyunun tekrarlanmış biçimine deneyim denir. Dış dünyadan duyular aracılığıyla izlenimler (bilinçsiz)’re-pransantasyon’ alırız ve edilginizdir.  Bu izlenim iki şekilde olabilir. Birisi dış dünyada ki nesneyle ilişkisi bağlamında ve buna duyum adı veriyoruz. Diğer izlenim türü ise özneyle ilgilidir ve kognisyo adını alır ve bilgi denir.  Bu bilgi ya sezgidir (en-seung) yada kavramdır(begrift). kavramda görgül ve arı kavram olarak ikiye ayrılır. Arı kavram kökenini yalnızca anlakta taşıyorsa nosyon denir.

Görü iki türlüdür. Dış görü, iç görü. Dış dünyada nesneleri hep yanyana görüyoruz. O yanyanalık nesnelerin kendinde değil insan zihnin bir yetisidir. Dış görü mekan kavramını ortaya çıkarmaktadır. İç görüde ard ardalık yani ardışıklık ilkesi vardır. Kant dış görüden geometriyi, iç görüden de aritmetiğin çıktığını söylemiştir. Ardışık olanın ilkesi sayıdır.

Bilinçimiz şeyleri yanyana yerleştirerek mekanı ,ardarda yerleştirerek zamanı kurmuştur. Klasik metafizikte yani kanta kadar zaman ve mekan varlığın kategorileri olarak kabul ediliyordu. Kantta ise görünün apriori formları olarak yani zihnin kategorileri olarak görüldü.

Kantta bilinç üç düzeylidir.

-Görü

-Anlama Yetisi

-Saf akıl

Anlama yetisi:bilimsel, teorik akıldır. Burada kavram vardır. Kategoriler buradadır. Aristoda kategoriler 10 a ayrılır. Bir tanesi töz diğerleri arazdır. Kategori ulam , ulamlarda denir. Arapçada mekulat denir. Aslında yüklem denilebilir. Bir töz hakkında neler yükleyebiliriz,neler diyebiliriz. Yani bu şey (töz ) hakkında 9 tane ilinekte bulunabilirsin.  Bu yüklemler acaba varlığın mı, zihnin mi ,dilin mi ? Aristoya göre bu kategoriler varlığınken, Kantta göre Anlağındır. Ne aristoda nede kantta bu kategoriler türetilemezdir.

Nicelik, nitelik,görelilik ilk üç kategori.  Yani bir şeyden söz ederken onun niteliğinden(arapça keyfe derler) , niceliğinden ve bağıntıya girdiği şeylerle söz ederiz.

Kant kategorileri dörde ayırır ;

Nicelik kategorisi birlik, çokluk,tümlük

Nitelik kategorisi:olgusallık, olumsuzlama,sınıurlama

Bağıntı kategorsi:

Kavram ve Terim

Bir genel kavramın içine aldığı şeyleri işaret etmesi onun kaplamını, bu şeylerin özelliklerini işaret etmesi ise içlemini ifade eder. Terim kavramın adı, kavram ise terimin anlamıdır. Terim sadece bir dilsel işarettir, kavram ise nesneler kümesi hakkında bilgimiz artıp değiştikçe hacmi genişleyen ve değişen bir hazne görünümündedir. Terim adlandırma ediminin ürünü iken , kavram bir anlamlandırma ediminin ürünüdür. Bu nedenle “kavram” dendiğinde terimi değil , o terimin anlamını kastediyoruz.

Bir kavramın anlamını belirlemek demek o kavrama yüklenebilecek özellikleri dil yoluyla ifade etmek demektir. Bunun dilsel yolu ise o kavramı özne (suje) , o kavrama yüklenebilecek özellikleri yüklem (predikat) olarak içerecek önermeler kurmaktır.

Hassa:Türün bir özelliği olamayan ama tür içindeki bireylerin(fertlerin) kendilerine özgü kalan, tür içinde onları birbirinden ayıran bu tekil özelliklere karakter(hassa,seciye) denir.

Metta b.Yunus ile Sirafi Arasındaki Tartışma

İslam dünyasında mantığın doğuşundan hemen sonra gündeme gelen en önemli tartışma, mantığın evrenselliği ve buna bağlı olarak konuşma dilinden bağımsız bir bilim dili iddiası ile Arap dilbiliminin aynı zamanda bir düşünce disiplini olduğu savı arasında meydana geldi. Tartışmanın temelinde iki sorun yatıyordu.

-Düşünce ile onun ifadesinin öşdeş mi yoksa ayrı mı olduğu,

-Dilbilimin konusunu sadece kelimelerin mi yoksa ayrıca anlamında da mı teşkil ettiğiydi.

Serahsi mantığın evrensel bir dil olduğunu süren ilk filozoftu. Metta b. Yunusa göre düşünce ile onun ifadesi özdeş olduğundan mantığın evrensel bir bilim dili olarak tasavvur edilmesi de mümkün görünüyordu.

*Aristotales Gazzali ile Leibniz’de Yargı Mantığı-Sadık Türker -Dergah Yayınları kitabından alıntıdır.

İzomorfizm

Aksiyomların kategorik olması, bu aksiyomlarda ortaya konan özelliklerin tümünü taşıyan her kümenin –veya modelin- yapısının aynı olması, yani bu kümelerin izomorfik olması anlamına gelmektedir. İzomorfik alanlar, yapısı aynı olan alanlardır. Örneğin
düşünülebilecek herhangi bir A, B, C ve D öğesinin birbirine bağlanma biçimini
gösteren aşağıdaki iki model izomorfiktir ve bu iki modelden birinde öğelerin birbirine
bağlanmasına ilişkin teorem olan önerme, diğer modelde de teoremdir:

Analitik ve Sentetik Yargılar

Felsefe tarihinde yargılar, özne hakkında yeni bir şey söyleyen yargılar ile yeni
bir şey söylemeyen yargılar olarak iki farklı açıdan incelenmiştir. Analitik yargılar, özne
hakkında yeni bir şey söylemeyen ve bu yüzden yapısı gereği zorunlu ve evrensel olarak
doğru olan yargılardır. Örneğin “Bekar, evlenmemiş olandır” yargısı böyle bir yargıdır.
Evlenmemiş olmak, bekar sözcüğünde zaten içerilmektedir. Yine “cisim yer kaplar”
yargısı da analitik bir yargıdır. Çünkü cisim sözcüğü uzayda yer kaplayan şey
anlamındadır ve anmış olduğumuz cümlenin yüklemi, cümlenin öznesi olan “cisim”
kavramı hakkında yeni bir bilgi sunmaz. Yalnız “cisim ağırdır” yargısı analitik bir yargı
değil sentetik bir yargıdır. Sentetik yargılar yüklemin özne hakkında yeni bir şey
söylediği yargılardır. Yani sentetik yargılarda yapısal olarak şu durum bulunmaktadır:
Yüklem, öznenin tanımında olmayan yeni bir şey söyler. Cisim sözcüğünün tanımında
ağır olmak yoktur. Şu halde bu yargı, yeni bir bilgiye işaret etmektedir.

Çağlar boyunca “5 + 7 = 12” yargısının analitik bir yargı olduğu düşünülmüştür.
Yani “5 + 7”nin “12”yi zorunlu olarak içerdiği düşünülmüştür. O halde “12”, “5 + 7”
üzerine yeni bir şey söylememektedir. Yalnız Immanuel Kant’ın bu konudaki görüşleri
farklıdır. Kant ünlü yapıtı Salt Aklın Eleştirisi’nde, 5 ve 7’nin toplamı kavramı ne kadar
analiz edilirse edilsin, 12 kavramına mantıksal olarak ulaşılamayacağını savunur.

Eksiksizlik ve Tutarlılık

Matematikte daha fazla kesinlik için atılan adımlarda şu iki kavram pek çok kavrama
göre öne çıkmıştır: Eksiksizlik ve tutarlılık. Eksiksizlik (tamlık) sözcüğü matematikçinin
matematiksel nesneler dünyasının resmini tam olarak çizmesini ifade eder. Daha özelde
çözülmemiş matematiksel sorunun kalmaması anlamına gelir. Tutarlılık sorunu ise
matematiksel soruların çözümünü sağlayan ve matematiğin ilkelerini oluşturan aksiyom
ve kanıtlama yöntemlerinin çelişkili matematiksel hipotezleri aynı anda teorem yapıp
yapmadığı hakkındadır.

  1. Bütün aritmetiksel doğruları ele geçirmek amacıyla ortaya konulmuş mevcut en
    geniş iki biçimsel sistemde (Principia Mathematica ve ZFC sistemleri) eğer bu
    sistemler iç tutarlılığa sahipse, bu sistemlerin aksiyomları ve çıkarım kuralları
    yardımıyla doğruluğuna veya yanlışlığına karar verilemeyen aritmetiksel
    önermeler vardır.
  2. Bu sistemler kendi tutarlılıklarını kanıtlayamaz.
    Fakat Gödel’in eksiklik teoremlerinden bahsedildiğinde akla gelen önermeler
    bunlar değildir. Bugün eksiklik teoremlerinden bahsedildiğinde yukarıdaki iki
    önermenin genişletilmiş hali olan şu iki önerme akla gelmektedir:
  3. Doğal sayıların yapısını ve bu sayılar arasında toplama ve çarpma işlemiyle
    gösterilebilecek bütün bağıntıları karakterize edebilecek kadar güçlü her
    biçimsel sistemde kararlaştırılamayan önermeler vardır.
  4. Bu özellikleri gösteren hiçbir biçimsel sistem kendi tutarlılığını kanıtlayamaz.

Biçimselleştirme: matematiksel sorulara aksiyomatik biçimsel sistemler üzerinden yaklaşmak ve matematiksel hipotezlerin doğruluk değerine bu türden sistemler üzerinden karar vermeye çalışmak demektir.

Öklid Geometrisi fiziksel evrende bulunan nesneler üzerine söz
söylüyordu. Bu yüzden Öklid geometrisinde doğru olan şeyin evrende de doğru olduğu
düşünülüyordu.

Doğal sayılarla ilgili ardışıklık ve süreklilik anlayışımız var. yani sayıları tek sıra halinde dizilmiş ögeler olarak anlarız. Bu anlayış doğal sayılarda işe yarıyorken 19.yy da yeni sayı türlerinin bulunmasıyla yıkıldı. Çünkü yeni sayı türleri ne zamanın sezgisiyle ne de dünyadaki nesnelerin soyutlamasıyla ortaya çıkabiliyordu. Bu sayılar alef1,alef2 türündendi ve büyüklükleri doğal sayıların büyüklüğünden büyüktü.

Aritmetik:

Aritmetik (sayılar teorisi) sayıların, daha özelde tam sayıların bilimidir. Tam
sayılar ve bu sayıların birbirleri ile olan ilişkilerini anlamaya çalışmak ve onların
üzerine söz söylemek, aritmetik yapmaktır.

Toplama:Bir S1 sayısını S2 sayısı ile toplamak demek, bu dizide S2 sayısından başlayarak S1 kadar ilerlemek demektir.

Çapma: Bir S1 sayısını S2 sayısı ile çarpmak ise, sıfır sayısından başlayarak
S1 sayısını tekrar tekrar S2 sayısı kadar toplamak demektir.

Hipotez: Henüz bir kanıt getirilememiş bilimsel yargılara hipotez adı verilir.

Teorem:Hipotez kanıtlandığında teorem olur.Teoremler kanıtlanmış doğrulardır.

Kesinlik kavramı bilginin sağlamlığına işaret eder. Matematiksel bir bilginin
kesinliğinden bahsedildiğinde ise bu sağlamlığın ölçütünün olması gerekir. Bu ölçüt ise
geleneksel olarak reddedilemezlik olarak anlaşılmıştır. Matematiksel bilgi, bu bilginin
reddedilememesini sağlayacak bir dayanağa sahip olan bilgidir. Öyle ki, bilgiye
dayanak sağlayan şey ortadan kalkmadıkça, bu bilginin yanlış olmasının olasılığından
söz edilemez.

Matematiksel tümevarım ilkesi önsel doğrudur ve hipotezin kanıtlanarak teorem haline gelmesini sağlamıştır. İşte bu tür ön kabullere aksiyom adı verilir. Bunlar matematiğin temellerini, ilk ilkelerini oluşturur. Bütün matematiksel hipotezler, aksiyomlar yardımıyla kanıtlanır.
Aksiyomlar tek başlarına bulunmazlar. Genellikle belirli bir matematiksel alan üzerine söz söyleyen başka aksiyomlarla ve ayrıca kanıtlama ilkeleriyle birlikte bulunurlar. Bunlar bir arada aksiyomatik sistemleri oluşturur.
Gödel’in eksiklik teoremlerinin ilişkili olduğu konu ise aksiyomatik sistemlerdir.
Temel sorun, bu sistemler yardımıyla ne kadar matematiksel hipotezin kanıtlanabileceği
ve bu sistemlerin güvenilirliğidir.

Eğer nesnenin karakterini ortaya koyan yargılar iyi seçilirse, bu nesne ilgili doğruları bu yargılardan çıkarabiliriz. İşte aksiyomatik yöntem budur. Bir teori olarak aksiyomatik sistem, tutarlılık ve eksiksizlik özelliğine sahip olursa, açıklamak istediği nesneler kümesini iyi karakterize eder.

Eksiksizlik:

Eğer bir aksiyomatik sistemin aksiyomları, üzerine söz söylediği şey hakkında
ileri sürülebilecek bütün hipotezlerin doğruluk değerine karar verebilmemize olanak
sağlarsa, sistem eksiksizlik özelliğine sahiptir. Eğer sistemin aksiyomlarından bir hipotezin ne kendisi ne de olumsuzu türetilebiliyorsa, sistem eksiktir.

Tutarlılık:

Bir aksiyomatik sistem için tutarlılık, sistemin çelişkili aksiyomlara sahip
olmamasıdır. Sadece tutarlı bir aksiyomatik sistem doğruları ancak ve ancak doğruları
türetebilir. Eğer sistemin aksiyomları çelişkili ise, sistem birbiriyle çelişen hipotezleri
teorem yapar. Yani üzerine söz söylenen alanla ilgili hem doğru hem de yanlış
hipotezler teoreme dönüşür.

Öklid dışı geometrilerin tutarlılığı öklid geometrisinin tutarlılığına bağlıdır.